Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Maltepe Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde düzenlenen CHP Yurt Dışı Örgütlenme Çalıştayına katıldı.
Kılıçdaroğlu, partisinin yurt dışındaki 43 birlik başkanı ve yöneticilerinin katılımıyla düzenlenen “CHP Yurt Dışı Örgütlenme Çalıştayı”nın açılışında yaptığı konuşmada, yurtdışında yaşayan seçmenlerle ve seçmenlerin oy tercihleriyle ilgili değerlendirmelerde bulurdu.
Kılıçdaroğlu’nu konuşması söyle;
Bugün içinde yaşadığımız şartlar her birimizin daha fazla düşünmesini, daha fazla tartışmasını, yeni yollar, yöntemler bulma konusunda çalışmasını zorunlu kılan bir süreç. O nedenle bu süreçte, içerde biz çalışıyoruz eksiğimiz, artımız olabilir. Dışarıda sizler çalışıyorsunuz artınız, eksiniz olabilir. Ama biz dünya siyaset tarihine bir şey bırakmak istiyoruz. Dünya siyaset tarihine bırakacağımız miras, özellikle gençlerin bırakacağı bir miras, yani ilk kez oy kullanacak olanların bırakacakları miras otoriter bir yönetimi demokratik yöntemlerle değiştirmektir. Bunu gerçekleştirmek için yola çıktık zaten. Biz pek çok sorun yaşadık. İster Türkiye’de olsun, ister yurtdışında olsun. Ama artık sorunlarımızdan arınmak istiyoruz. Geleceğe güvenle bakmak istiyoruz. Daha güzel bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. AB’de öngörülen, demokratik ülkelerde öngörülen bütün demokratik kazanımların Türkiye’de de olmasını istiyoruz. Herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği bir Türkiye istiyoruz. Hiç kimsenin inancından, kimliğinden, yaşam tarzından ötürü ötekileştirilmediği bir Türkiye istiyoruz. Bunun kavgasını veriyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz. Eski klasik söylemlerin çok dışında, uygar dünyanın bir parçası olmak için mücadele eden bir Cumhuriyet Halk Partisi var bunun farkında olmanız lazım. Ve bizler eleştiri yaparken arkasından mutlaka çözümü de getiren, çözümü de öneren, topluma duyuran bir partiyiz. Sorunları sadece dillendiren değil, sorunların nasıl çözüleceğini de ifade eden bir partiyiz. Dolayısıyla uzun yıllardır iktidar olamayan bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidara en yakın dönemdedir. Ama bunu yapacak olan, bunu sağlayacak olan sizlersiniz. Bu partiye emek verenlerdir.
Pek çok şey söylenebilir. Sayın Genel Başkan Yardımcısı yurtdışındaki örgütlenmemizi kısaca anlattı. Yaklaşık 4 milyon seçmen, 6 milyon civarında yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız var. Biz oralardan beklediğimiz oyu alamıyoruz. Oyu alamıyorsak klasik bir söylemle efendim onlar bize oy vermiyorlar. Hayır bunu kabul etmiyorum. Niçin bize oy vermiyorlar? Asıl üzerinde düşüneceğimiz nokta bu. Neden oy vermiyorlar? Yani karşıya iğneyi batırmadan önce çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız. Neden bize oy vermiyorlar. Eğer biz güven vermiyorsak niye bize oy versinler? Siyaseti bireysel çıkarlar üzerine inşa ediyorsak niye bize oy versinler. Derdini anlatmak isteyen vatandaşın derdini anlatırken lafını ağzına tıkıyorsak niye bize oy versinler? Yaşadığı dünya kadar sorun var, o sorunların çözümüyle ilgili çaba harcamıyorsak niye bize oy versinler? Yeni bir anlayışı, yeni bir siyaset anlayışını aslında ülkemize getiriyoruz. Bu yeni siyaset anlayışının Cumhuriyet Halk Partisine kapılarını araladığını da gayet iyi biliyoruz. Yerel yönetimler bunun en güzel örneğidir. Biz büyük kentleri alacağımızı söylediğimizde kimse inanmıyordu, rakiplerimiz inanmıyordu. Ama biz yeni siyaset anlayışımızla bu kapıları araladık. Ve bugün bu yeni siyaset anlayışının meyvelerini de görüyoruz.
Bugün Türkiye’de nüfusun yarısından fazlasını Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediye Başkanları bir anlamda yönetiyor, onlara hizmet ediyor. Yanıldığımız bir yer var Bursa. Bursa’yı kaybetmemizin nedeni de, kabahati de bize ait, Bursalılara ait değil onu da söyleyeyim. Ama önümüzdeki seçimlerde onu da telafi edeceğiz inşallah. Verdiğimiz mücadele bir hak mücadelesidir, bir demokrasi mücadelesidir.
Evet örgütlendik güzel. Ama halkın bölgede, yaşadığınız ilde, kentte veya ülkede seçmenlerle çok sıcak ve samimi bir ilişki kurmak zorundasınız. Onların sorunlarını dinlemek ve sorunlarını nasıl çözmeleri ya da biz nasıl çözüyoruz, neleri öneriyoruz bunu çok iyi anlatmak zorundasınız. Yurtdışından gelen kardeşlerimiz var. Oralarda çalışıyorlar, emek harcıyorlar, o ülkelerin kalkınmasına, büyümesine katkıda bulunuyorlar. Unutmayalım aslında çok çalışkan bir halkız biz, yaratıcı bir zekamız var bizim. Sade düz işçi olarak bizim babalarımız, dedelerimiz gitti Almanya’ya, Fransa’ya, Hollanda’ya, Amerika’ya vs. vs. Ama şimdi onların üçüncü, dördüncü kuşakları üniversitede hoca, sanatçı, gazeteci, hayatın her alanına girmiş vaziyetteler. Bilim insanları bakıldığı zaman.
Demek ki, çalışırsak pek çok şeyi kazanabiliyoruz. Geçmişte Cumhuriyet Halk Partisinde kısır çekişmeler vardı. Bunları tamamen ayıkladık kısır çekişmeler yok artık. Her birimiz iktidara odaklanmış vaziyetteyiz. Her birimiz Türkiye’nin sorunlarını çok iyi biliyoruz ve bu sorunları çözmek istiyoruz. Sorunların nasıl çözüleceğini de biliyoruz, kafa yoruyoruz. Sadece parti içinde değil, akademik dünyadan, bürokratik dünyadan da yardım alıyoruz. Olur ya bizim çözümümüzde bir eksiğimiz olabilir, bir yanlışımız olabilir. Sivil toplum örgütleriyle tartışıyoruz. Çağdaş bir Cumhuriyet Halk Partisi, sorunları bilen ama çözümler sağlıklı ve tutarlı çözümler üreten bir Cumhuriyet Halk Partisi var artık.
2013 yılında ilk kez yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın kendilerini temsil etmek üzere yurtdışı seçim çevresi oluşturulması gerekir diye telaffuz eden ve kanun teklifini veren bir partiyiz. Amacımız şu, yurtdışında yaşayan vatandaşlar sorunlarını Türkiye’de yaşayan bir temsilci aracılığıyla dillendirmesinler mi?
Neden biz TBMM’de temsil edilmiyoruz?
6 milyon vatandaşımız var yurtdışında. Büyük bir kısmı Avrupa’da yani Almanya ağırlıklı Avrupa’da. Neden sizin bir temsilciniz TBMM’ye gelip sizin sorunlarınızı anlatmasın? Neden Türkiye’de yaşayan birisi anlatsın? Sorunu yaşayan sizsiniz, çözümü bilen sizsiniz. Sizin gelip TBMM’de kendi sorunlarınızı aktarmanız lazım.
Biz yurtdışında çalışan, hele teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda yurtdışında çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendi ülkelerinin sorunlarına yani Türkiye’nin sorunlarına yabancı olmadıklarını çok iyi biliyoruz. Ama Türkiye’de yaşayanlar sizin çektiğiniz sorunları yeteri kadar bilmiyorlar kabul edelim. Çünkü zaten burada insanımız bir sorunlar yumağı içinde. İşsizliğin bu noktalara geldiği, derin bir yoksulluk sürecinin Türkiye’de yaşandığı ortamda insanlar ancak kendi sorunlarıyla yüzleşiyorlar, kendi sorunlarını yaşıyorlar. O nedenle işbirliği yapmamız gerekiyor sizlerin de, bizlerin de. Sizler Cumhuriyet Halk Partisini temsil ediyorsunuz bulunduğunuz ülkelerde. Eğer kucağınızı ne kadar çok açarsanız, büyük açarsanız ve ne kadar geniş kitleleri kucaklarsanız emin olun o kadar büyüyeceksiniz. Ama hayır ben sadece burada kalayım ve sadece ben seçileyim, küçük olsun benim olsun anlayışıyla yola çıkarsanız sizde kaybedersiniz, bizde kaybederiz. Kucağımızı açacağız, herkese açacağız. Kimlik üzerinden siyaset yapmayacağız, inanç üzerinden siyaset yapmayacağız, yaşam tarzı üzerinden siyaset yapmayacağız. Eğer siyaset yapacaksak Türkiye’yi nasıl büyütürüz, katma değeri yüksek ürünleri nasıl üretiriz, bulunduğunuz ülkeyle Türkiye arasındaki ilişkileri nasıl büyütebiliriz, Türkiye’ye geldiğinizde sağlık hizmetleri nasıl sorunsuz size verilebilir, cep telefonunuzu, aracınızı nasıl daha uzun süre, daha iyi kullanabilirsiniz, kısıtlar ortadan nasıl kalkabilir bunları tartışmalıyız ve bu çözümleri anlatmalıyız. O zaman Türkiye gerçek anlamda demokrasisi gelişmiş, insan haklarına saygı duyulan bir ülkeye dönüşmüş olur.
Hep şunu söyledim ve gittiğiniz yerlerde lütfen bunu tekrar edin. Şöyle bir beklenti var bizim siyasetimizde CHP dışında. Efendim Avrupa Birliği bir fasıl açsın biz onu yerine getirelim. İlla birisinin size talimat mı vermesi lazım? Demokrasi için talimat mı almanız lazım? Şunu şöyle yap diye emir mi almanız lazım? Benim ağırıma gidiyor. Kardeşim AB’de hangi demokratik standartlar varsa oturalım parlamentoda hepsini yapalım ve dönüp AB’ye diyelim ki, kardeşim zaten biz hepsini yaptık. Bizde düşünce özgürlüğü var, bizde kimliklere saygı var, bizde insana saygı var, bizde demokrasi var. Sizin öngördüğünüz, sizin ülkenizde var olan bütün demokratik kurallar bizim ülkemizde de var. O zaman verdiğiniz sözü tutun. Avrupa’nın etik değerlerine güveniyorsanız verdiğiniz sözü tutun. Nedir verdiğiniz söz? Bu kurallar yerine gelirse sizi tam üye olarak alırız. Güzel.
Dolayısıyla onların talimatı, onların emri, onların beklentileri değil. Biz üçüncü sınıf demokrasiyi hak eden bir ülke değiliz. Birinci sınıf demokrasiyi hak eden bir ülkeyiz. Ülkemizde birinci sınıfı demokrasi olmalı, insan hakları olmalı, çevre hakkı olmalı. Birilerinin dayatmasıyla demokrasi değil, kendi özgür irademizle kendi ülkemize demokrasiyi getirmeliyiz. Efendim bekleyelim, bize bir fasıl açsınlar şunu yap diye bizde onu yapalım. Niye kardeşim bizim aklımız yok mu, bizim bilgimiz yok mu, bizim tarihsel birikimimiz yok mu, biz dünyayı iyi okumuyor muyuz? Biz bunları yapacağız kararlıyız. Göreceksiniz, ilk iktidarımızda göreceksiniz, Avrupa Birliği’nin öngördüğü kendi ülkelerinde var olan bütün demokratik kuralları kendi ülkemize getireceğiz.
Şu tarihsel gerçeği de sakın unutmayın. Türkiye bütün mazlum milletlere örnek olan bir ülkedir. Milli Kurtuluş Savaşı verdikten sonra mazlum ülkelerin büyük bir kısmı Kurtuluş Savaşı verdi. O ülkelerde Kurtuluş Savaşını veren gençler göğüslerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını taşıyorlardı. Cumhuriyeti kurduktan sonra bütün mazlum ülkelerin cumhuriyet kurduğunu görüyoruz. Şimdi o ülkeler bize bakıyorlar. Biz demokrasimizi birinci sınıf demokrasi haline getirdiğimizde o ülkelerde bize öykünecekler. Dolayısıyla biz aynı zamanda bütün mazlum ülkelere örnek olan bir ülkeyiz. Ve bize tarihin yüklediği böyle bir sorumlulukta var. Bunu da hepimiz çok iyi bilmeliyiz.
İşin, özeti hepimize çok iş düşüyor. Bana da iş düşüyor, size de iş düşüyor. Kısır tartışmalardan kesinlikle uzak duracağız. Eleştiri kültürünü, bizi eleştirmek isteyenleri sabırla dinleyeceğiz. Birisi gelip sizi bulup sizi eleştiriyorsa aslında size değer verdiği içindir. Sizin eksiğinizi, hatanızı veya yanlışınızı size ifade etmek içindir. Eleştiriden korkmayacağız. Sağlıklı eleştiri kadar değerli bir şey yoktur. Dolayısıyla eleştirine kızmak, vaz sen beni nasıl eleştirirsin diye bir tabloyla vatandaşı karşı karşıya bırakmak onu bizden uzaklaştırır. Tam tersine eleştiriyi sabırla dinlemeliyiz. Ve kendi çözümlerimizi de anlatmalıyız.
Geldiğimiz nokta şudur, her sorunu biliyoruz ama her sorunun nasıl çözüleceğini de biliyoruz. Ve bugün bizim çözümlerimizi iktidar olmadığımız halde iktidar sahipleri çözmek istiyorlar. Çünkü onlar çözümü bilmiyorlar, neyi nasıp yapacaklarını bilmiyorlar. Bir sorunlar yumağıyla şuanda Türkiye karşı karşıya her alanda. Buna çoklu organ yetmezliği diyorum. İktidar çoklu organ yetmezliğiyle karşı karşıya. İktidara geldiğimizde ki halkın iradesi ile geleceğiz inşallah göreceksiniz Türkiye kısa zamanda toparlanacak, farklı bir ufuk çizecek. Bütün dünyaya örnek olacak, bütün mazlum ülkelere örnek olacak. Dolayısıyla her birimizin böyle güzel bir tarihi sorumluluğu var. Bu sorumlulukla karşı karşıyasınız. Bu sorumluluğu yerine getirmek çok ama çok değerli.
Örgütlerinizi kurarken kadın – erkek dengesine de lütfen dikkat edin. Avrupa’da yaşıyorsunuz. Kadın kardeşlerimizin de siyaset alanını açın. Her şeyi biz yapacağız. Hayır efendim. Her şeyi beraber yapacağız, birlikte yapacağız. Biz cinsiyet kotası getirdik yüzde 33. Yüzde 20’de gençlik kotası getirdik. Kendi tüzüğümüzde getirdik, kendi irademizle getirdik. İktidar olduğumuzda bunu siyasi partiler yasasına da koyacağız. Gençlerin de önünü açacağız. Gençlerin de siyaset yapmasına imkan sağlayın. Her şeyi biz biliriz algısını darmadağın edin. Her şeyi beraber yapacağız, beraber düşüneceğiz, beraber tartışacağız ve çözümleri beraber bulacağız. Önümüzde dünya kadar örnekler var örnekleri esas alacağız diyeceğiz.
Efendim hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz, onur verdiniz. Sizleri burada ağırlamaktan büyük bir keyif duyduğumuzu da ifade etmek isterim. Ama giderken sakın unutmayın, söylediklerimi sakın unutmayın. Beraber çalışacağız ve Türkiye’yi büyüteceğiz. Türkiye’nin saygınlığını artıracağız. Türkiye sadece kendi bölgesinde değil dünyada saygınlığı olan bir ülkedir. Bu ülkenin hak ettiği çabayı her birimiz bireysel olarak yerine getirmek zorundayız.